Galatasaray tekerlekli basketbol takımı, Alman temsilcisi Rsv Lahn Dill takımını 61-53 yenerek, ilk kez katıldığı Şampiyonlar Ligi Kupası'nda namağlup şampiyon olmuş. Böyle bir kupa olduğunu ilk defa duyduğum için hissettiğim utançla karışık, göğsümüzü kabartan başarısı nedeniyle Galatasaray tekerlekli basketbol takımını can-ı gönülden kutluyorum. Kutluyorum çünkü engellerine rağmen -biraz klişe olacak ama- hayata sarılmaları ve benim gibi engelsiz olup her şeye üşenen veya hayattan beklentisini kesmiş insanlara tokat gibi gelecek bir başarı kazandıkları için...
Bu da organizasyonun resmi sitesiymiş:http://www.iwbf-europe.org/
Dip Not: Başlıkta GS'yi görünce aklına hemen futbol takımının şampiyonluğunun gelmesi işte asıl sorun Türk Sporu için!..
4 Mayıs 2008 Pazar
NBA Playoffs 2008 - 2.tur (PRE)
NBA hakkında ilk yazım ilk turlar tamamlandıktan sonra olduğu için tabelaya göre ahkam kestiğimi düşünenlete tokat gibi bir yazı 2.tur başlamadan geliyor. İşte 2.turdaki eşleşmeler ve tahminlerim...
BATI
Los Angeles Lakers(1) - Utah Jazz(4): İlk turda Nuggets’ı süpüren Lakers ile, kanadı kırık(Yao) Rockets’ı 4-2 ile geçen Memo’lu Jazz’ın mücadelesi.. Lakers’ı konferans lideri sıfatıyla buralara kadar getiren en büyük faktör inanılmaz hücum hatları (108.6 sayı ile normal sezonun en çok sayı atan 4. Takımı, playoff ilk turunda ise 114.8 ile abarttılar). Utah’ın en büyük artısı ise ev sahibi olduğu maçlardaki performansı (normal sezonda 37-4, playoff ilk turunda 2-1). Oyuncu performansları karşılaştırıldığında ise, Lakers için en önemli oyuncu playoff ilk turunda Nuggets’ı yerle yeksan eden ve 33.5 sayı ortalaması ile seriye damgasını vuran Kobe olacak tabii ki. Ancak İspanyol çingenesi Gasol’un da playoff’lara çok hızlı girmesi ve savunmasıyla övdüğümüz Camby’i hücumda ve savunmada perişan etmesiyle benim de bu sahnede rolüm var diyerek, Memo’ya ufaktan göz kırptı. Bu nedenle serinin en kritik eşleşmeleri kanımca, Memo – Gasol ve Kobe ile onu durdurmaya çalışacak kişi arasında olacak(muhtemelen Krilenko). Bir diğer dikkat edilmesi gereken nokta ise henüz benimle yaşıt olan Ronnie Brewer’ın bu seride neler yapacağı.. Umarım kurtlar sofrasında yem olmaz yavrucak :)
Sonuç olarak, oyuncuların son durumları, istatistikler ve playoff şansları gibi faktörleri düşündüğümde şöyle bir tahmin yürütmek istiyorum bu seri hakkında.. Eğer Lakers, Utah’ta oynanacak maçlardan birini alabilirse 4-2, alamazsa 4-3lük bir üstünlükle bu seriyi bitirir diyorum yüreğim parçalanarak. Tabii ki gönlüm Memo’nun takımından yana ancak yıllardır şans, hakem vs. faktörleri Lakers’tan yana olduğu için ve dürüst olmak gerekirse Kobe – Gasol çok formda oldukları için bu seriyi Utah’a yedirmezler gibi geliyor bana. Umarım yanılırım...
New Orleans Hornets(2) - San Antonio Spurs(3): Değişik bir eşleşme olacağını düşünüyorum. Bir tarafta toplama bilgisayarlar gibi kadrosu kurulan ama şimdiye kadar beklenilenin çok üzerinde verim sağlayan Hornets, diğer tarafta yıllardır birlikte oynayan, inanılmaz bir playoff tecrübesine sahip(hatta özellikle playoff’larda çıkışa geçen) bir takım olan Spurs. Kesinlikle 7. maça uzayacağını düşünüyorum bu serinin. Ama kim alır derseniz, bu sefer gönlümden geçeni söyleyeceğim: Hepsi çok formda olan Paul – West – Stojakovic üçlüsüne sahip New Orleans, geçen sene bariz bir şekilde hakemlerin kolladığı Parker-Duncan’lı (bu arada en iyi 6. Adam olan Manu’lu) Spurs’ü geçerek konferans finaline uzanır. Amin!
DOĞU
Boston Celtics(1) - Cleveland Cavaliers(4): Son yazımda 3-3 devam etmekte olan serinin 7.maçında Atlanta’yı sahaya gömerek taraftarlarını sevindiren(özellikle beni) Boston’ın karşısında bu sefer kolay lokma yok. Zaten Cleveland’da Lebron oynadığı sürece, Boston’a kolay maç olmayacaktır bu seride. 7. maça uzamasını beklediğim diğer bir seri de budur. Sonucunda ise Boston’ın zor da olsa Cavaliers’e üstünlük sağlayacağını düşünüyorum(ya da istiyorum mu demeliyim:) ). Sonucu ne olursa olsun Garnett - Pierce vs. Wallece – Lebron 4lüsünü en az dört maç karşılıklı izleyecek olmak bile çok heyecanlı olacak.. Bu arada; Kevin Garnett sonunda şanssızlığını kırarak ilk defa 2.tura yükselen bir takımın oyuncusu olmayı başardı, tebrikler KG :)
Detroit Pistons(2) - Orlando Magic(3): İlk turda nispeten daha kolay rakiplerle eşleşen ve tahmin edildiği üzere rahatça eleyen iki takımın mücadelesine gelelim. Hido’nun all-star hevesini kursağında bırakan (çünkü Hido yerine Detroit’ten bir oyuncu seçmişlerdi ve yanılmıyorsam Rasheed’di bu delikanlı) takıma karşı hesap kesim serisi olacak bana kalırsa(böyle de fanatizmi körüklerim). Ama gönlümden geçenin oluşmayacağını ve Detroit’in seriyi 4-2 alacağını düşünüyorum. Bu sezonun en çok gelişme gösteren oyuncusu sıfatına layık görülen Hido ve All-Star smaç yarışmasındaki Superman kostümlü Howard, Detroit’in sert/uyuz defansı karşısında bayaa yıpranır, Detroit tecrübesiyle seriyi alır diyorum. Kritik eşleşmeler Hido vs. uzun kollu Tayshaun ile Howard vs. serseri Rasheed arasında olacaktır.
BATI
Los Angeles Lakers(1) - Utah Jazz(4): İlk turda Nuggets’ı süpüren Lakers ile, kanadı kırık(Yao) Rockets’ı 4-2 ile geçen Memo’lu Jazz’ın mücadelesi.. Lakers’ı konferans lideri sıfatıyla buralara kadar getiren en büyük faktör inanılmaz hücum hatları (108.6 sayı ile normal sezonun en çok sayı atan 4. Takımı, playoff ilk turunda ise 114.8 ile abarttılar). Utah’ın en büyük artısı ise ev sahibi olduğu maçlardaki performansı (normal sezonda 37-4, playoff ilk turunda 2-1). Oyuncu performansları karşılaştırıldığında ise, Lakers için en önemli oyuncu playoff ilk turunda Nuggets’ı yerle yeksan eden ve 33.5 sayı ortalaması ile seriye damgasını vuran Kobe olacak tabii ki. Ancak İspanyol çingenesi Gasol’un da playoff’lara çok hızlı girmesi ve savunmasıyla övdüğümüz Camby’i hücumda ve savunmada perişan etmesiyle benim de bu sahnede rolüm var diyerek, Memo’ya ufaktan göz kırptı. Bu nedenle serinin en kritik eşleşmeleri kanımca, Memo – Gasol ve Kobe ile onu durdurmaya çalışacak kişi arasında olacak(muhtemelen Krilenko). Bir diğer dikkat edilmesi gereken nokta ise henüz benimle yaşıt olan Ronnie Brewer’ın bu seride neler yapacağı.. Umarım kurtlar sofrasında yem olmaz yavrucak :)
Sonuç olarak, oyuncuların son durumları, istatistikler ve playoff şansları gibi faktörleri düşündüğümde şöyle bir tahmin yürütmek istiyorum bu seri hakkında.. Eğer Lakers, Utah’ta oynanacak maçlardan birini alabilirse 4-2, alamazsa 4-3lük bir üstünlükle bu seriyi bitirir diyorum yüreğim parçalanarak. Tabii ki gönlüm Memo’nun takımından yana ancak yıllardır şans, hakem vs. faktörleri Lakers’tan yana olduğu için ve dürüst olmak gerekirse Kobe – Gasol çok formda oldukları için bu seriyi Utah’a yedirmezler gibi geliyor bana. Umarım yanılırım...
New Orleans Hornets(2) - San Antonio Spurs(3): Değişik bir eşleşme olacağını düşünüyorum. Bir tarafta toplama bilgisayarlar gibi kadrosu kurulan ama şimdiye kadar beklenilenin çok üzerinde verim sağlayan Hornets, diğer tarafta yıllardır birlikte oynayan, inanılmaz bir playoff tecrübesine sahip(hatta özellikle playoff’larda çıkışa geçen) bir takım olan Spurs. Kesinlikle 7. maça uzayacağını düşünüyorum bu serinin. Ama kim alır derseniz, bu sefer gönlümden geçeni söyleyeceğim: Hepsi çok formda olan Paul – West – Stojakovic üçlüsüne sahip New Orleans, geçen sene bariz bir şekilde hakemlerin kolladığı Parker-Duncan’lı (bu arada en iyi 6. Adam olan Manu’lu) Spurs’ü geçerek konferans finaline uzanır. Amin!
DOĞU
Boston Celtics(1) - Cleveland Cavaliers(4): Son yazımda 3-3 devam etmekte olan serinin 7.maçında Atlanta’yı sahaya gömerek taraftarlarını sevindiren(özellikle beni) Boston’ın karşısında bu sefer kolay lokma yok. Zaten Cleveland’da Lebron oynadığı sürece, Boston’a kolay maç olmayacaktır bu seride. 7. maça uzamasını beklediğim diğer bir seri de budur. Sonucunda ise Boston’ın zor da olsa Cavaliers’e üstünlük sağlayacağını düşünüyorum(ya da istiyorum mu demeliyim:) ). Sonucu ne olursa olsun Garnett - Pierce vs. Wallece – Lebron 4lüsünü en az dört maç karşılıklı izleyecek olmak bile çok heyecanlı olacak.. Bu arada; Kevin Garnett sonunda şanssızlığını kırarak ilk defa 2.tura yükselen bir takımın oyuncusu olmayı başardı, tebrikler KG :)
Detroit Pistons(2) - Orlando Magic(3): İlk turda nispeten daha kolay rakiplerle eşleşen ve tahmin edildiği üzere rahatça eleyen iki takımın mücadelesine gelelim. Hido’nun all-star hevesini kursağında bırakan (çünkü Hido yerine Detroit’ten bir oyuncu seçmişlerdi ve yanılmıyorsam Rasheed’di bu delikanlı) takıma karşı hesap kesim serisi olacak bana kalırsa(böyle de fanatizmi körüklerim). Ama gönlümden geçenin oluşmayacağını ve Detroit’in seriyi 4-2 alacağını düşünüyorum. Bu sezonun en çok gelişme gösteren oyuncusu sıfatına layık görülen Hido ve All-Star smaç yarışmasındaki Superman kostümlü Howard, Detroit’in sert/uyuz defansı karşısında bayaa yıpranır, Detroit tecrübesiyle seriyi alır diyorum. Kritik eşleşmeler Hido vs. uzun kollu Tayshaun ile Howard vs. serseri Rasheed arasında olacaktır.
Web 2.0 nedir?
Evet, biraz geç kalmış gibi görünen bir yazı olabilir (Zaten 1 sene önce yazdığım bir derlemeydi) ancak yine de paylaşmak istedim.
Web 2.0
Web 2.0 kavramı ilk olarak 2004 yılında, O’Reilly ve MediaLive International tarafından organize edilen ve Google, Yahoo, Msn, Amazon, Ebay gibi Web dünyasının önde gelen şirketlerinin de katıldığı Web konferansında, Web alanında yaşanan gelişmeler ve Web dünyasının geleceği konusunda tartışılırken ortaya çıkmıştır. Temelde Web 2.0 içeriği iki bölümde değerlendirilebilir. Bunlardan birincisi, Web 2.0’ın ortaya çıkmasını sağlayan teknolojik gelişmeler (AJAX, RSS, XML, CSS …), diğeri ise kullanıcılara olan bakış açısındaki büyük değişimlerdir. Birinci nesil Web’de (Web 1.0) kullanıcılar “ziyaretçi” adı verilen ve sitelerle olan ilişkileri sadece okumakla sınırlı olan gruptu. İkinci nesil Web olan Web 2.0’da ise ziyaretçiler; siteleri kendileri yaratabiliyor ve sitelerin içeriğini değiştirebiliyor olması sebebiyle,"ziyaretçi" adından farklı olarak “kullanıcı” adını almaya başladı. Bu durum da son kullanıcıların fikirlerini özgürce ortaya koyduğu bir ortam yaratmış olup, herkesin katılımına izin veren ortak kullanılan ve içeriği taze kalan sitelerin oluşmasını sağlamıştır. Bloglar veya bir siber ansiklopedi olan Wikipedia bu tip sitelere örnek olarak gösterilebilir.
Web 2.0 ile Gelen Değişimler
Web 1.0’dan Web 2.0’a geçiş sürecinde Web teknolojilerinde ve sitelerde olan değişimler aşağıda özetlenmiştir:
Web 2.0 kavramı ile sadece sitelerin işleyişi konusunda değil tasarımı konusunda da ciddi değişimler meydana gelmiştir:
Web 2.0
Web 2.0 kavramı ilk olarak 2004 yılında, O’Reilly ve MediaLive International tarafından organize edilen ve Google, Yahoo, Msn, Amazon, Ebay gibi Web dünyasının önde gelen şirketlerinin de katıldığı Web konferansında, Web alanında yaşanan gelişmeler ve Web dünyasının geleceği konusunda tartışılırken ortaya çıkmıştır. Temelde Web 2.0 içeriği iki bölümde değerlendirilebilir. Bunlardan birincisi, Web 2.0’ın ortaya çıkmasını sağlayan teknolojik gelişmeler (AJAX, RSS, XML, CSS …), diğeri ise kullanıcılara olan bakış açısındaki büyük değişimlerdir. Birinci nesil Web’de (Web 1.0) kullanıcılar “ziyaretçi” adı verilen ve sitelerle olan ilişkileri sadece okumakla sınırlı olan gruptu. İkinci nesil Web olan Web 2.0’da ise ziyaretçiler; siteleri kendileri yaratabiliyor ve sitelerin içeriğini değiştirebiliyor olması sebebiyle,"ziyaretçi" adından farklı olarak “kullanıcı” adını almaya başladı. Bu durum da son kullanıcıların fikirlerini özgürce ortaya koyduğu bir ortam yaratmış olup, herkesin katılımına izin veren ortak kullanılan ve içeriği taze kalan sitelerin oluşmasını sağlamıştır. Bloglar veya bir siber ansiklopedi olan Wikipedia bu tip sitelere örnek olarak gösterilebilir.
Web 2.0 ile Gelen Değişimler
Web 1.0’dan Web 2.0’a geçiş sürecinde Web teknolojilerinde ve sitelerde olan değişimler aşağıda özetlenmiştir:
- Double Click – Google AdSense: Açılır pencereler şeklinde çağırılmadan gelen veya statik bir şekilde siteleri kaplayan banner’lar yerine küçük, metin tabanlı, rahatsızlık vermeyen ve en önemlisi bulunan sayfa ile ilgili reklamları gösteren Google AdSense ile site sahipleri ve ziyaretçiler oldukça rahatlamıştır. Ayrıca eskiden gelir stratejisini az müşteri – çok gelir üzerine kuran reklam şirketleri, yeni nesil Web ile birlikte çok müşteri - az gelir stratejisi ile gelirlerini elde etmeye başlamış bu yeni yapıya da “uzun kuyruk” (long tail) adı verilmiştir.
- Ofoto – Flickr: Sadece bireysel kullanım için resim saklayan Ofoto gibi sitelerin yerini; Yahoo’nun satın aldığı Flickr benzeri, istenilen resimlerin İnternet'te yayınlanmasına izin veren ve kullanılan anahtar sözcükler sayesinde milyonlarca kişinin bu fotoğraflara ulaşmasını sağlayan siteler almıştır.
- Mp3.com – Kazaa: Mp3.com ve türevi sitelerde istenilen dosyayı aramakla geçen vakit kaybı ve bu aramanın sadece belli bir kaynaktan yapılması gibi sorunlar, Kazaa ve BitTorrent gibi herkesin dahil olduğu ve medya paylaşımı yaptığı sitelerde hem çeşitliliği arttırmış hem de bant genişliği veya yoğunluk gibi sorunları ortadan kaldırmıştır.
- Britannica Online – Wikipedia: Britannica Online’da yetkileri sadece siteden okumak ile sınırlı olan ziyaretçiler, Wikipedia’da site içeriğini kendileri değiştirerek, ansiklopedinin sürekli güncel kalmasını sağlamaktadır.
- Kişisel Web Sayfaları – Bloglama: Birinci nesil Web’de kişisel sayfa hazırlamak isteyen kişilerin en az HTML bilgisine sahip olması ve çaba göstermesi gerekirken, Web 2.0’la gelen Blog kavramı ile kişiler hiçbir Web teknolojisi bilgisine sahip olmadan, görüşlerini veya ilgi alanlarını kolayca hazırladıkları bu siteler ile diğer insanlarla paylaşabilirler.
(Örn: http://onur-yavuz.blogspot.com/ :) ) - Alan Adı – Arama Motoru Optimizasyonu: Değişen Web ile beraber iyi düşünülmüş ve akılda kalan site isimleri yerine, alan adlarının içeriğinin daha iyi tanıtılmasını sağlayan arama motorlarına göre optimize etme fikri ön plana çıktı. Bunun nedeni insanların akıllarında kalan site isimlerini değil de arama motorunda üst sıralarda yer alan siteleri tercih etmesidir. Akılda kalan alan adlarının önemini ortadan kaldıran bir başka yapı ise içerik dağıtımında aracı olarak nitelendirilebilecek olan bir XML formatı olan RSS teknolojisidir. Site içerisinde yayınlanan içeriği RSS feed olarak tanımlanan XML yapısına dönüştüren siteleri RSS Feed listesine ekleyen kullanıcılar sitelerdeki olası değişikliklerden anında haberdar olmaktadır. Bu durum da insanların sitenin alan adının ezberlemesine gerek duymadan sadece bir kere ziyaret edip RSS feed listelerine eklemeleri ile mümkün olmaktadır.
- Taxonomy - Tagging: Eski nesil Web’de bulunan ve aramaları anahtar kelimelere göre yapabilen siteler yerine Web 2.0 kapsamında Flickr, Del.icio.us, MSN Spaces gibi etiketleme (tagging) yapısını destekleyen sitelere dosya, resim veya ilgilendikleri alana ait maddeleri ekleyerek ortak paylaşıma açan kullanıcılar, ekledikleri bu dosyaları herhangi bir sınırlama olmaksızın diledikleri gibi etiketleyerek, bu etiketler sayesinde o dosyalara milyonlarca kişinin ulaşmasını sağlamaktadır.
Web 2.0 kavramı ile sadece sitelerin işleyişi konusunda değil tasarımı konusunda da ciddi değişimler meydana gelmiştir:
- Son kullanıcılara ve potensiyel müşterilere belli bir ürünü tanıtmak veya satabilmek için Web sitelerinin olabildiğince anlaşılır ve kullanıcı dostu olması gereklidir. Kullanıcılara hangi servislerin verildiği, bu servislerin kullanıcılara olan faydaları ve servisi edinmek için neler gerektiği basit ve anlaşılır bir şekilde anlatılmalıdır. Bunları anlatmak için uzun düz yazı şeklinde siteler, pdf veya txt dokümanlarından kaçınılmış bunun yerine sayfanın ortasına birkaç adımdan oluşan dikkat çekici ve birkaç adımda istenilen servisin alınabileceği mesajını veren grafikler kullanılmaya başlanmıştır. Yandaki şekil http://www.fon.com/en adresinden alınmıştır.
- 90’larda süt kutularının üzerinde görmeye alışık olduğumuz çiçek benzeri işaretler Web sitelerinde belli yerlere dikkat çekmek için kullanılmaktadır. Yandaki şekil http://www.sidejobtrack.com/ adresinden alınmıştır.
- Siteleri "beta" adıyla sunmanın geliştiriciye ve site sahibine getirdiği bazı avantajlar nedeniyle genele açık siteler beta sürüm olarak sunulmaktadır. Bu avantajlar, sitenin henüz tamamlanmadığı ve yakın zamanda yeni eklentiler yapılacağı izlenimini yaratarak, olası şikayetleri engellemek ve meraklı ziyaretçilerin sitenin gelişimi üzerine dikkatlerini çekmek olarak sıralanabilir. Son yıllarda yapılan sitelerde, logoların hemen altında ziyaretçilerin dikkatini çekicek şekilde “beta” imgeleri kullanılmaya başlanmıştır. Yandaki şekil http://www.picpix.com/ adresinden alınmıştır.
- Etiket bulutları olarak Türkçe'ye çevrilebilecek olan “Tag Clouds” tasarımı ise etkin kullanıldığı takdirde kullanıcılara sitede gezmelerinde büyük kolaylık sağlayabilecekken, yersiz kullanılması durumunda sitenin okunurluğunu zorlaştırarak ziyaretçilerin kafalarının karışmasına neden olabilir. En verimli kullanışı şüphesiz ki forum sitelerindeki kullanımıdır. En fazla veri girilen konu başlıkları klasik forum sitelerindeki gibi içeriğindeki veri sayısı belirtilerek değil de konu başlığının etiketi büyütülerek ziyaretçiye gösterilerek, ziyaretçilerin ilgilerinin çekilmesi sağlamıştır. Yandaki şekil http://www.shadows.com/ adresinden alınmıştır.
- Web 2.0 gelişimi ile birlikte kullanıcının arama yaptığı metin alanları büyütülerek okunurluk arttırılmıştır. Yandaki şekil http://www.podbop.org/ adresinden alınmıştır.
- Okunurluğu arttıran bir diğer gelişme ise, site başlıklarında olmuştur. Birinci nesil Web’de minik karakterlerle yazılıp yer kaplamayan başlıklar, yerini dikkat çekici, büyük yazı tipi kullanılan başlıklara bırakmıştır. Yandaki şekil http://www.rrove.com/ adresinden alınmıştır.
- Site üzerindeki tüm elemanlar (düğmeler, metin kutuları, tablolar vs.) köşeli olmak yerine daha yuvarlak hatlara sahip görünüme kavuşmuştur. Bunun nedeni de okunurluğu arttırıp, kullanıcıların gerekli bilgilere kolayca erişmesini sağlamaktır. Yandaki şekil http://www.netsquared.org/ adresinden alınmıştır.
(15 Mart 2007)
Dip Not: Bu derlemeyi yazarken internette çoğu kişinin yazdığı Web 2.0 makalesinden ve görüşünden yararlandım. Ama 1 sene önce(daha toyken:p) yazdığım için ve o zamanlar intihal konusuna çok önem vermediğimden, hangi kişi veya sitelerden alıntılama yaptığımı belirtmemişim. Şimdi de yararlandığım kaynakları bulamıyorum haliyle. Bu nedenle emeğinden yararlandığım herkesin affına sığınıyorum, hatalıysam lütfen: onur.yavuz@itu.edu.tr :)
3 Mayıs 2008 Cumartesi
NBA Playoffs 2008 - 1.tur (POST)
Bilindiği üzere NBA’de 82 maçlık normal sezon tamamlandı. Geldik zurnanın zort dediği yere, yani playoff’lar. Bu yazıyı yazmakta biraz geç kaldığım için ilk tur playoff maçlarının hemen hemen hepsi (Boston-Atlanta 7.maçı hariç) tamamlanmıştı. Yani bu yazı bitmiş serilerin değerlendirmesi gibi olacak. Aslında olmuş olaylar üzerinde ahkam kesmek kolay ama (in the tabela:p) bu seferlik sonradan yapmış olayım yorumlarımı. Diğer turlarda önceden tahmin yaparak değerlendireceğim takımları..
BATI
Los Angeles Lakers(1) - Denver Nuggets(8): Lakers’ın bu seriyi almasını bekliyordum ama süpürmesini beklemiyordum açıkçası. K-mart, Carmelo, Camby, Iverson gibi süper bir 4’lüye ve gerekirse yedeklerden Kleiza ve Najera gibi sağı solu belli olmayan oyunculara sahip, kağıt üzerinde güçlü duran bir Denver’ın bu eşleşmede en az 2 maç alması, belki de playoff’ların ilk sürprizini yaparak Lakers’ı elemesi benim beklediğim bir şeydi açıkçası. Bu beklentimin gerçekleşmemesinde 2 sebep görüyorum. Birincisi, Denver’ın playoff’lara kalma şansının son maçlara kadar sürmesi ve takımın bu sebeple fiziksel ve mental olarak son derece yıpranmış bir halde Lakers karşısına çıkması. İkincisi ve daha önemlisi ise, kağıt üzerinde güçlü dediğim takımın gerçekten bir “takım” olamama sorunu ile karşı karşıya olması. Bakıldığında bireysel olarak çok yetenekli oyuncular ama makine düzeninde işlemeleri kolay olmasa gerek bu kadar süper yıldızın. Neyse umarım seneye kadrolarının hakkını verirler ve beni yanıltmazlar :)
Lakers cephesine gelirsem de; hiç sevmediğim bir takımdı, hele hele olaylı bir şekilde yaptıkları Paul Gasol transferi ile iyice nefret etmeye başladım. Paul Gasol’un ve diğer İspanyol oyuncuların, İspanya’da gerçekleşen son Avrupa Şampiyonası’nda yaptıkları çirkeflikleri (gerçi Rusya derslerini acı bir şekilde verdi) düşününce tencere-kapak hadisesinin gerçekleştiğini düşünüyorum. Yani bir insanın Lakers’ı desteklemek için Lakers şov kızları dışında nasıl bir nedeni olabilir düşünmeden edemiyorum. Artist Los Angeles şehri, kendini beğenmiş oyuncular, kendini zen eğitmeni sanan koç Phil Jackson, her maçı en önden izleyip koçtan fazla bağıran sapık Jack Nicholson.. daha gider bu listem. Shaq’lı Kobe’li zamanlarındaki üst üste şampiyonlukları, hatta birisinde Hido’lu Sacramento’yu son saniyedeki uyuz Horry üçlüğü ile devirmeleri ve o günden beri Sacramento’nun belini doğrultamayışı gibi nedenler beni Lakers’tan acayip soğuttu. Sanırım bunda Türk olmam ve her zaman mazlumun yanında güçlünün karşısında olma psikolojim yatıyor. Umarım bir sonraki turda Memo’lu Jazz’a toslayacaklar ve hakettiklerini bulacaklar..
New Orleans Hornets(2) - Dallas Mavericks(7): Beklendiği üzere Hornets’ın 4-1 ile rahat geçtiği bir seri oldu. Chris Paul – David West – Stojakovic’e karşı Nowitzki ve yaşlı kurt Kidd dayanamadı. Josh Howard’dan daha fazla bir performans bekliyordum ama olmadı. Go home Dallas diyorum ve Hornets’ı saygıyla selamlıyorum.
San Antonio Spurs(3) - Phoniex Suns(6): Shaq takası ile iyi bir yola giren Suns’ın seriyi bu kadar erken bırakmasını beklemiyordum açıkçası. 4-1 acı oldu benim için. Her ne kadar sevmesem de yine uzun süredir birlikte oynayan ve artık ezbere davranan bir makineye benzeyen Spurs’u kutlamak gerek bu erken zafer için.
Utah Jazz(4) - Houston Rockets(5): Sene içinde rekor bir seri yakalayan Houston’ın gazı Yao sakatlandıktan sonra haklı olarak kesildi. T-Mac’le de bir yere kadardı ve beklenen 4-2’lik skorla gerçekleşti. Memo geçen seneki kadar iyi istatistiklere sahip olmasa da Utah’ta hala kilit bir öneme sahip kanımca. Yao sakat olmasa ortada bir seri olabilirdi (hatta Rockets’ın elemesi sürpriz olmazdı) ama şans yok kardeşim T-mac’te de. Yeni bir Kevin Garnett olma yolunda hızla devam ediyor ilk turların kaybeden adamı..
DOĞU
Boston Celtics(1) - Atlanta Hawks(8): Gelelim bu seneki favorimin eşleşmesine (tabii ki Boston). Açıkçası bu seneye kadar Boston’a karşı nötr bir insandım ama Kevin Garnett’in takıma katılması ile iyiden iyiye desteklemeye başladım Celtics’i. Desteğimin arkasında kesinlikle çok güçlü bir takım oluşması veya normal sezonu (66-16) gibi başarılması zor bir galibiyet yüzdesi ile bitirmeleri yok. Tam tersine KG’nin yıllardır Minnesota’da sürdürdüğü tamamen kendi başarısına endeksli takımın yerine gerçekten hakettiği ve şampiyonluğa oynayabilecek düzeydeki bir takımda oynamasının bana verdiği heyecan var. Ama adam da haklı.. Yıllardır bireysel anlamda kazanmadığı başarı kalmadı(Mvp hariç tabii ki). Defalarca all-star seçildi, yanılmıyorsam birinde de all-star’ın en iyi oyuncusu seçildi, keza bu sene en iyi savunmacı ödülünü aldı ama takım anlamında hep orta sınıf bir takım olan Minnesota’nın başarısızlığına mahkum bir şekilde kariyerinin sonlarına yaklaştı. Minnesota’nın playoff’lara çıkıp da 1.turda en çok elenen takım olması sanırım bu hikayenin en büyük kanıtı. İşte bu şartlarda yıllarca fedakarlık yaparak (abartıyorum) Minnesota’da kalan ve takımla özdeşleşen KG’nin kariyerinin sonuna doğru Celtics’e geçmesinde artık bireysel olarak çoğu şeyi aşmış ama takım anlamında şampiyonluğu hiç tadamamış olmanın verdiği bazı şeylerin eksik kalması psikolojisinin yattığını düşünüyorum. Bu nedenle bu sene koyu bir Celtics taraftarıyım ve şampiyon olmaları halinde KG’nin zaten efsane olmaya aday olan kariyerinin çok güzel bir hadiseyle süsleneceğini düşünüyorum.
Gelelim seriye.. İlk bakıldığında *David vs. Goliath hikayesi gibi gözüken bu seride durum ben bu yazıyı yazarken 3-3’tü. Yani Hawks gerçekten kimsenin beklemediği bir şekilde 3 galibiyet aldı ve seriyi 7. Maça kadar taşıdı. Ama ben yine de favorimin, Boston’da olacak son maçı alıp devam edeceğini düşünüyorum. Ama Hawks alırsa, bir önceki paragrafta sürekli Minnesota’nın orta sınıf bir takım olması yüzünden KG’nin olası yüzüklerinin engellendiğini düşünen ben artık şunu düşüneceğim. Şanssız(!) olan KG’ymiş kardeşim. Adam yine ilk turda elenen takımda oynuyordu! Umarım böyle bir şey olmaz ve ben Minnesota’ya çamur atmaya devam ederim :)
Detroit Pistons(2) - Philadelphia 76ers(7): Iverson gittiğinden beri ciddi anlamda yıldız eksikliği hisseden biraz Andre Miller biraz da Iguodala ile işleri götürmeye çalışan 76ers’ın işi çok zordu bu seride. Pistons ise tam tersi yılların verdiği birlikte oynama, playoff tecrübesi ve uyuz defansif stilleri ile bu serinin favorisiydi ve 4-2 ile beklenen oldu diye düşünüyorum.
Orlando Magic(3) - Toronto Raptors(6): Göğsümüzü kabartan bir ödül kazanan(**MIP) Hido’nun artık bu seriyi dağıtmasını beklememek ayıp olurdu sanırım. Toronto’ya seride zerre şans vermeyen birisi olarak 1 maça yatıp kalkıp dua etmeleri gerektiğini söylüyor bu baştan sonucu belli seride çok fazla yorum yapmak istemiyorum.
Cleveland Cavaliers(4) - Washington Wizards(5): Ex-Detroit’li Ben Wallace tam bir pota altı kabusu(***NFZ), Litvanyalı Ilgauskas dipte skorer bir dev, ismini yazarken çok zorlandığım Szczerbiak dışta öldürücü bir guard olabilir ama Cavaliers, King James olmazsa bir hiç!.. Bu nedenle NBA’de klişe olarak kullanılan tanımın bu takım için cuk oturduğunu düşünüyorum: “Lebron ve arkadaşları”. 4 sene önce büyük umutlarla ilk sıradan dahil olduğu takımında beklentileri fazlasıyla karşılayan bir sezon geçiriyor ve normal sezondaki 30un üzerindeki sayı ortalaması ve ilk turda Wizards karşısındaki devam eden rüzgarı neden bu kadar büyük bir oyuncu olduğunu ispatlıyor. NCAA yıllarından beri süregelen ve draft olduğu sene had safhaya ulaşan Nuggetslı Carmelo ile arasındaki amansız “yeni Jordan kim olacak” rekabeti bu sene yerini “Lebron’ı kim durduracak” yarışmasına dönüştü. Saha dışındaki olaylarla daha çok gündeme gelen (daha yeni alkollü araba kullandığı için gözaltına alındı) Carmelo’nun neden bu rekabeti kaybettiğini anlamak çok zor olmasa gerek.. James’in önderliğindeki Cleveland karşısında Wizards’a 1 maçtan çok şans tanımıyordum ve beklentim bir yaklaşık olmak üzere 4-2 ile gerçekleşti. Bu gövde gösterisinden sonra taraftarlarını geçen sene ulaştıkları yer olan nba finalleri konusunda bayaa ümitlendirdiklerini söyleyebilirim. Belki de rüya gerçek olur ve ilk yüzüğünü bu genç yaşında takabilir Lebron.
*David vs. Goliath: Championship Manager oynayanların aşina olduğu bir tanım aslında. Aslen İncil’de bir hikayedir kendisi. İnsan boyutlarındaki David’in (bildiğimiz Davud), heybetli Goliath canavarına karşı olan mücadelesinde kullanılır. Bu deyim, güç farkının çok olduğu eşleşmelerde kullanılır.
**MIP: NBA’de normal sezon performasına göre dağıtılan ödüllerden biri olan Most Improved Player (En Çok Gelişme Gösteren Oyuncu) ödülünün kısaltılmış hali. Bazı çok bilmişlerin söylediğinin aksine ezik değil gayet prestijli bir ödüldür.
***NFZ: 4 defa NBA'de en iyi savunmacı ödülünü alan Ben Wallace'ın maçlarda koluna taktığı bantta yer alan ve rakiplerini tırstıran yazının kısaltılmışı: "No Fly Zone"
BATI
Los Angeles Lakers(1) - Denver Nuggets(8): Lakers’ın bu seriyi almasını bekliyordum ama süpürmesini beklemiyordum açıkçası. K-mart, Carmelo, Camby, Iverson gibi süper bir 4’lüye ve gerekirse yedeklerden Kleiza ve Najera gibi sağı solu belli olmayan oyunculara sahip, kağıt üzerinde güçlü duran bir Denver’ın bu eşleşmede en az 2 maç alması, belki de playoff’ların ilk sürprizini yaparak Lakers’ı elemesi benim beklediğim bir şeydi açıkçası. Bu beklentimin gerçekleşmemesinde 2 sebep görüyorum. Birincisi, Denver’ın playoff’lara kalma şansının son maçlara kadar sürmesi ve takımın bu sebeple fiziksel ve mental olarak son derece yıpranmış bir halde Lakers karşısına çıkması. İkincisi ve daha önemlisi ise, kağıt üzerinde güçlü dediğim takımın gerçekten bir “takım” olamama sorunu ile karşı karşıya olması. Bakıldığında bireysel olarak çok yetenekli oyuncular ama makine düzeninde işlemeleri kolay olmasa gerek bu kadar süper yıldızın. Neyse umarım seneye kadrolarının hakkını verirler ve beni yanıltmazlar :)
Lakers cephesine gelirsem de; hiç sevmediğim bir takımdı, hele hele olaylı bir şekilde yaptıkları Paul Gasol transferi ile iyice nefret etmeye başladım. Paul Gasol’un ve diğer İspanyol oyuncuların, İspanya’da gerçekleşen son Avrupa Şampiyonası’nda yaptıkları çirkeflikleri (gerçi Rusya derslerini acı bir şekilde verdi) düşününce tencere-kapak hadisesinin gerçekleştiğini düşünüyorum. Yani bir insanın Lakers’ı desteklemek için Lakers şov kızları dışında nasıl bir nedeni olabilir düşünmeden edemiyorum. Artist Los Angeles şehri, kendini beğenmiş oyuncular, kendini zen eğitmeni sanan koç Phil Jackson, her maçı en önden izleyip koçtan fazla bağıran sapık Jack Nicholson.. daha gider bu listem. Shaq’lı Kobe’li zamanlarındaki üst üste şampiyonlukları, hatta birisinde Hido’lu Sacramento’yu son saniyedeki uyuz Horry üçlüğü ile devirmeleri ve o günden beri Sacramento’nun belini doğrultamayışı gibi nedenler beni Lakers’tan acayip soğuttu. Sanırım bunda Türk olmam ve her zaman mazlumun yanında güçlünün karşısında olma psikolojim yatıyor. Umarım bir sonraki turda Memo’lu Jazz’a toslayacaklar ve hakettiklerini bulacaklar..
New Orleans Hornets(2) - Dallas Mavericks(7): Beklendiği üzere Hornets’ın 4-1 ile rahat geçtiği bir seri oldu. Chris Paul – David West – Stojakovic’e karşı Nowitzki ve yaşlı kurt Kidd dayanamadı. Josh Howard’dan daha fazla bir performans bekliyordum ama olmadı. Go home Dallas diyorum ve Hornets’ı saygıyla selamlıyorum.
San Antonio Spurs(3) - Phoniex Suns(6): Shaq takası ile iyi bir yola giren Suns’ın seriyi bu kadar erken bırakmasını beklemiyordum açıkçası. 4-1 acı oldu benim için. Her ne kadar sevmesem de yine uzun süredir birlikte oynayan ve artık ezbere davranan bir makineye benzeyen Spurs’u kutlamak gerek bu erken zafer için.
Utah Jazz(4) - Houston Rockets(5): Sene içinde rekor bir seri yakalayan Houston’ın gazı Yao sakatlandıktan sonra haklı olarak kesildi. T-Mac’le de bir yere kadardı ve beklenen 4-2’lik skorla gerçekleşti. Memo geçen seneki kadar iyi istatistiklere sahip olmasa da Utah’ta hala kilit bir öneme sahip kanımca. Yao sakat olmasa ortada bir seri olabilirdi (hatta Rockets’ın elemesi sürpriz olmazdı) ama şans yok kardeşim T-mac’te de. Yeni bir Kevin Garnett olma yolunda hızla devam ediyor ilk turların kaybeden adamı..
DOĞU
Boston Celtics(1) - Atlanta Hawks(8): Gelelim bu seneki favorimin eşleşmesine (tabii ki Boston). Açıkçası bu seneye kadar Boston’a karşı nötr bir insandım ama Kevin Garnett’in takıma katılması ile iyiden iyiye desteklemeye başladım Celtics’i. Desteğimin arkasında kesinlikle çok güçlü bir takım oluşması veya normal sezonu (66-16) gibi başarılması zor bir galibiyet yüzdesi ile bitirmeleri yok. Tam tersine KG’nin yıllardır Minnesota’da sürdürdüğü tamamen kendi başarısına endeksli takımın yerine gerçekten hakettiği ve şampiyonluğa oynayabilecek düzeydeki bir takımda oynamasının bana verdiği heyecan var. Ama adam da haklı.. Yıllardır bireysel anlamda kazanmadığı başarı kalmadı(Mvp hariç tabii ki). Defalarca all-star seçildi, yanılmıyorsam birinde de all-star’ın en iyi oyuncusu seçildi, keza bu sene en iyi savunmacı ödülünü aldı ama takım anlamında hep orta sınıf bir takım olan Minnesota’nın başarısızlığına mahkum bir şekilde kariyerinin sonlarına yaklaştı. Minnesota’nın playoff’lara çıkıp da 1.turda en çok elenen takım olması sanırım bu hikayenin en büyük kanıtı. İşte bu şartlarda yıllarca fedakarlık yaparak (abartıyorum) Minnesota’da kalan ve takımla özdeşleşen KG’nin kariyerinin sonuna doğru Celtics’e geçmesinde artık bireysel olarak çoğu şeyi aşmış ama takım anlamında şampiyonluğu hiç tadamamış olmanın verdiği bazı şeylerin eksik kalması psikolojisinin yattığını düşünüyorum. Bu nedenle bu sene koyu bir Celtics taraftarıyım ve şampiyon olmaları halinde KG’nin zaten efsane olmaya aday olan kariyerinin çok güzel bir hadiseyle süsleneceğini düşünüyorum.
Gelelim seriye.. İlk bakıldığında *David vs. Goliath hikayesi gibi gözüken bu seride durum ben bu yazıyı yazarken 3-3’tü. Yani Hawks gerçekten kimsenin beklemediği bir şekilde 3 galibiyet aldı ve seriyi 7. Maça kadar taşıdı. Ama ben yine de favorimin, Boston’da olacak son maçı alıp devam edeceğini düşünüyorum. Ama Hawks alırsa, bir önceki paragrafta sürekli Minnesota’nın orta sınıf bir takım olması yüzünden KG’nin olası yüzüklerinin engellendiğini düşünen ben artık şunu düşüneceğim. Şanssız(!) olan KG’ymiş kardeşim. Adam yine ilk turda elenen takımda oynuyordu! Umarım böyle bir şey olmaz ve ben Minnesota’ya çamur atmaya devam ederim :)
Detroit Pistons(2) - Philadelphia 76ers(7): Iverson gittiğinden beri ciddi anlamda yıldız eksikliği hisseden biraz Andre Miller biraz da Iguodala ile işleri götürmeye çalışan 76ers’ın işi çok zordu bu seride. Pistons ise tam tersi yılların verdiği birlikte oynama, playoff tecrübesi ve uyuz defansif stilleri ile bu serinin favorisiydi ve 4-2 ile beklenen oldu diye düşünüyorum.
Orlando Magic(3) - Toronto Raptors(6): Göğsümüzü kabartan bir ödül kazanan(**MIP) Hido’nun artık bu seriyi dağıtmasını beklememek ayıp olurdu sanırım. Toronto’ya seride zerre şans vermeyen birisi olarak 1 maça yatıp kalkıp dua etmeleri gerektiğini söylüyor bu baştan sonucu belli seride çok fazla yorum yapmak istemiyorum.
Cleveland Cavaliers(4) - Washington Wizards(5): Ex-Detroit’li Ben Wallace tam bir pota altı kabusu(***NFZ), Litvanyalı Ilgauskas dipte skorer bir dev, ismini yazarken çok zorlandığım Szczerbiak dışta öldürücü bir guard olabilir ama Cavaliers, King James olmazsa bir hiç!.. Bu nedenle NBA’de klişe olarak kullanılan tanımın bu takım için cuk oturduğunu düşünüyorum: “Lebron ve arkadaşları”. 4 sene önce büyük umutlarla ilk sıradan dahil olduğu takımında beklentileri fazlasıyla karşılayan bir sezon geçiriyor ve normal sezondaki 30un üzerindeki sayı ortalaması ve ilk turda Wizards karşısındaki devam eden rüzgarı neden bu kadar büyük bir oyuncu olduğunu ispatlıyor. NCAA yıllarından beri süregelen ve draft olduğu sene had safhaya ulaşan Nuggetslı Carmelo ile arasındaki amansız “yeni Jordan kim olacak” rekabeti bu sene yerini “Lebron’ı kim durduracak” yarışmasına dönüştü. Saha dışındaki olaylarla daha çok gündeme gelen (daha yeni alkollü araba kullandığı için gözaltına alındı) Carmelo’nun neden bu rekabeti kaybettiğini anlamak çok zor olmasa gerek.. James’in önderliğindeki Cleveland karşısında Wizards’a 1 maçtan çok şans tanımıyordum ve beklentim bir yaklaşık olmak üzere 4-2 ile gerçekleşti. Bu gövde gösterisinden sonra taraftarlarını geçen sene ulaştıkları yer olan nba finalleri konusunda bayaa ümitlendirdiklerini söyleyebilirim. Belki de rüya gerçek olur ve ilk yüzüğünü bu genç yaşında takabilir Lebron.
*David vs. Goliath: Championship Manager oynayanların aşina olduğu bir tanım aslında. Aslen İncil’de bir hikayedir kendisi. İnsan boyutlarındaki David’in (bildiğimiz Davud), heybetli Goliath canavarına karşı olan mücadelesinde kullanılır. Bu deyim, güç farkının çok olduğu eşleşmelerde kullanılır.
**MIP: NBA’de normal sezon performasına göre dağıtılan ödüllerden biri olan Most Improved Player (En Çok Gelişme Gösteren Oyuncu) ödülünün kısaltılmış hali. Bazı çok bilmişlerin söylediğinin aksine ezik değil gayet prestijli bir ödüldür.
***NFZ: 4 defa NBA'de en iyi savunmacı ödülünü alan Ben Wallace'ın maçlarda koluna taktığı bantta yer alan ve rakiplerini tırstıran yazının kısaltılmışı: "No Fly Zone"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)