3 Mayıs 2008 Cumartesi

NBA Playoffs 2008 - 1.tur (POST)

Bilindiği üzere NBA’de 82 maçlık normal sezon tamamlandı. Geldik zurnanın zort dediği yere, yani playoff’lar. Bu yazıyı yazmakta biraz geç kaldığım için ilk tur playoff maçlarının hemen hemen hepsi (Boston-Atlanta 7.maçı hariç) tamamlanmıştı. Yani bu yazı bitmiş serilerin değerlendirmesi gibi olacak. Aslında olmuş olaylar üzerinde ahkam kesmek kolay ama (in the tabela:p) bu seferlik sonradan yapmış olayım yorumlarımı. Diğer turlarda önceden tahmin yaparak değerlendireceğim takımları..

BATI

Los Angeles Lakers(1) - Denver Nuggets(8): Lakers’ın bu seriyi almasını bekliyordum ama süpürmesini beklemiyordum açıkçası. K-mart, Carmelo, Camby, Iverson gibi süper bir 4’lüye ve gerekirse yedeklerden Kleiza ve Najera gibi sağı solu belli olmayan oyunculara sahip, kağıt üzerinde güçlü duran bir Denver’ın bu eşleşmede en az 2 maç alması, belki de playoff’ların ilk sürprizini yaparak Lakers’ı elemesi benim beklediğim bir şeydi açıkçası. Bu beklentimin gerçekleşmemesinde 2 sebep görüyorum. Birincisi, Denver’ın playoff’lara kalma şansının son maçlara kadar sürmesi ve takımın bu sebeple fiziksel ve mental olarak son derece yıpranmış bir halde Lakers karşısına çıkması. İkincisi ve daha önemlisi ise, kağıt üzerinde güçlü dediğim takımın gerçekten bir “takım” olamama sorunu ile karşı karşıya olması. Bakıldığında bireysel olarak çok yetenekli oyuncular ama makine düzeninde işlemeleri kolay olmasa gerek bu kadar süper yıldızın. Neyse umarım seneye kadrolarının hakkını verirler ve beni yanıltmazlar :)

Lakers cephesine gelirsem de; hiç sevmediğim bir takımdı, hele hele olaylı bir şekilde yaptıkları Paul Gasol transferi ile iyice nefret etmeye başladım. Paul Gasol’un ve diğer İspanyol oyuncuların, İspanya’da gerçekleşen son Avrupa Şampiyonası’nda yaptıkları çirkeflikleri (gerçi Rusya derslerini acı bir şekilde verdi) düşününce tencere-kapak hadisesinin gerçekleştiğini düşünüyorum. Yani bir insanın Lakers’ı desteklemek için Lakers şov kızları dışında nasıl bir nedeni olabilir düşünmeden edemiyorum. Artist Los Angeles şehri, kendini beğenmiş oyuncular, kendini zen eğitmeni sanan koç Phil Jackson, her maçı en önden izleyip koçtan fazla bağıran sapık Jack Nicholson.. daha gider bu listem. Shaq’lı Kobe’li zamanlarındaki üst üste şampiyonlukları, hatta birisinde Hido’lu Sacramento’yu son saniyedeki uyuz Horry üçlüğü ile devirmeleri ve o günden beri Sacramento’nun belini doğrultamayışı gibi nedenler beni Lakers’tan acayip soğuttu. Sanırım bunda Türk olmam ve her zaman mazlumun yanında güçlünün karşısında olma psikolojim yatıyor. Umarım bir sonraki turda Memo’lu Jazz’a toslayacaklar ve hakettiklerini bulacaklar..

New Orleans Hornets(2) - Dallas Mavericks(7): Beklendiği üzere Hornets’ın 4-1 ile rahat geçtiği bir seri oldu. Chris Paul – David West – Stojakovic’e karşı Nowitzki ve yaşlı kurt Kidd dayanamadı. Josh Howard’dan daha fazla bir performans bekliyordum ama olmadı. Go home Dallas diyorum ve Hornets’ı saygıyla selamlıyorum.

San Antonio Spurs(3) - Phoniex Suns(6): Shaq takası ile iyi bir yola giren Suns’ın seriyi bu kadar erken bırakmasını beklemiyordum açıkçası. 4-1 acı oldu benim için. Her ne kadar sevmesem de yine uzun süredir birlikte oynayan ve artık ezbere davranan bir makineye benzeyen Spurs’u kutlamak gerek bu erken zafer için.

Utah Jazz(4) - Houston Rockets(5): Sene içinde rekor bir seri yakalayan Houston’ın gazı Yao sakatlandıktan sonra haklı olarak kesildi. T-Mac’le de bir yere kadardı ve beklenen 4-2’lik skorla gerçekleşti. Memo geçen seneki kadar iyi istatistiklere sahip olmasa da Utah’ta hala kilit bir öneme sahip kanımca. Yao sakat olmasa ortada bir seri olabilirdi (hatta Rockets’ın elemesi sürpriz olmazdı) ama şans yok kardeşim T-mac’te de. Yeni bir Kevin Garnett olma yolunda hızla devam ediyor ilk turların kaybeden adamı..


DOĞU

Boston Celtics(1) - Atlanta Hawks(8): Gelelim bu seneki favorimin eşleşmesine (tabii ki Boston). Açıkçası bu seneye kadar Boston’a karşı nötr bir insandım ama Kevin Garnett’in takıma katılması ile iyiden iyiye desteklemeye başladım Celtics’i. Desteğimin arkasında kesinlikle çok güçlü bir takım oluşması veya normal sezonu (66-16) gibi başarılması zor bir galibiyet yüzdesi ile bitirmeleri yok. Tam tersine KG’nin yıllardır Minnesota’da sürdürdüğü tamamen kendi başarısına endeksli takımın yerine gerçekten hakettiği ve şampiyonluğa oynayabilecek düzeydeki bir takımda oynamasının bana verdiği heyecan var. Ama adam da haklı.. Yıllardır bireysel anlamda kazanmadığı başarı kalmadı(Mvp hariç tabii ki). Defalarca all-star seçildi, yanılmıyorsam birinde de all-star’ın en iyi oyuncusu seçildi, keza bu sene en iyi savunmacı ödülünü aldı ama takım anlamında hep orta sınıf bir takım olan Minnesota’nın başarısızlığına mahkum bir şekilde kariyerinin sonlarına yaklaştı. Minnesota’nın playoff’lara çıkıp da 1.turda en çok elenen takım olması sanırım bu hikayenin en büyük kanıtı. İşte bu şartlarda yıllarca fedakarlık yaparak (abartıyorum) Minnesota’da kalan ve takımla özdeşleşen KG’nin kariyerinin sonuna doğru Celtics’e geçmesinde artık bireysel olarak çoğu şeyi aşmış ama takım anlamında şampiyonluğu hiç tadamamış olmanın verdiği bazı şeylerin eksik kalması psikolojisinin yattığını düşünüyorum. Bu nedenle bu sene koyu bir Celtics taraftarıyım ve şampiyon olmaları halinde KG’nin zaten efsane olmaya aday olan kariyerinin çok güzel bir hadiseyle süsleneceğini düşünüyorum.

Gelelim seriye.. İlk bakıldığında *David vs. Goliath hikayesi gibi gözüken bu seride durum ben bu yazıyı yazarken 3-3’tü. Yani Hawks gerçekten kimsenin beklemediği bir şekilde 3 galibiyet aldı ve seriyi 7. Maça kadar taşıdı. Ama ben yine de favorimin, Boston’da olacak son maçı alıp devam edeceğini düşünüyorum. Ama Hawks alırsa, bir önceki paragrafta sürekli Minnesota’nın orta sınıf bir takım olması yüzünden KG’nin olası yüzüklerinin engellendiğini düşünen ben artık şunu düşüneceğim. Şanssız(!) olan KG’ymiş kardeşim. Adam yine ilk turda elenen takımda oynuyordu! Umarım böyle bir şey olmaz ve ben Minnesota’ya çamur atmaya devam ederim :)

Detroit Pistons(2) - Philadelphia 76ers(7): Iverson gittiğinden beri ciddi anlamda yıldız eksikliği hisseden biraz Andre Miller biraz da Iguodala ile işleri götürmeye çalışan 76ers’ın işi çok zordu bu seride. Pistons ise tam tersi yılların verdiği birlikte oynama, playoff tecrübesi ve uyuz defansif stilleri ile bu serinin favorisiydi ve 4-2 ile beklenen oldu diye düşünüyorum.

Orlando Magic(3) - Toronto Raptors(6): Göğsümüzü kabartan bir ödül kazanan(**MIP) Hido’nun artık bu seriyi dağıtmasını beklememek ayıp olurdu sanırım. Toronto’ya seride zerre şans vermeyen birisi olarak 1 maça yatıp kalkıp dua etmeleri gerektiğini söylüyor bu baştan sonucu belli seride çok fazla yorum yapmak istemiyorum.

Cleveland Cavaliers(4) - Washington Wizards(5): Ex-Detroit’li Ben Wallace tam bir pota altı kabusu(***NFZ), Litvanyalı Ilgauskas dipte skorer bir dev, ismini yazarken çok zorlandığım Szczerbiak dışta öldürücü bir guard olabilir ama Cavaliers, King James olmazsa bir hiç!.. Bu nedenle NBA’de klişe olarak kullanılan tanımın bu takım için cuk oturduğunu düşünüyorum: “Lebron ve arkadaşları”. 4 sene önce büyük umutlarla ilk sıradan dahil olduğu takımında beklentileri fazlasıyla karşılayan bir sezon geçiriyor ve normal sezondaki 30un üzerindeki sayı ortalaması ve ilk turda Wizards karşısındaki devam eden rüzgarı neden bu kadar büyük bir oyuncu olduğunu ispatlıyor. NCAA yıllarından beri süregelen ve draft olduğu sene had safhaya ulaşan Nuggetslı Carmelo ile arasındaki amansız “yeni Jordan kim olacak” rekabeti bu sene yerini “Lebron’ı kim durduracak” yarışmasına dönüştü. Saha dışındaki olaylarla daha çok gündeme gelen (daha yeni alkollü araba kullandığı için gözaltına alındı) Carmelo’nun neden bu rekabeti kaybettiğini anlamak çok zor olmasa gerek.. James’in önderliğindeki Cleveland karşısında Wizards’a 1 maçtan çok şans tanımıyordum ve beklentim bir yaklaşık olmak üzere 4-2 ile gerçekleşti. Bu gövde gösterisinden sonra taraftarlarını geçen sene ulaştıkları yer olan nba finalleri konusunda bayaa ümitlendirdiklerini söyleyebilirim. Belki de rüya gerçek olur ve ilk yüzüğünü bu genç yaşında takabilir Lebron.


*David vs. Goliath: Championship Manager oynayanların aşina olduğu bir tanım aslında. Aslen İncil’de bir hikayedir kendisi. İnsan boyutlarındaki David’in (bildiğimiz Davud), heybetli Goliath canavarına karşı olan mücadelesinde kullanılır. Bu deyim, güç farkının çok olduğu eşleşmelerde kullanılır.

**MIP: NBA’de normal sezon performasına göre dağıtılan ödüllerden biri olan Most Improved Player (En Çok Gelişme Gösteren Oyuncu) ödülünün kısaltılmış hali. Bazı çok bilmişlerin söylediğinin aksine ezik değil gayet prestijli bir ödüldür.


***NFZ: 4 defa NBA'de en iyi savunmacı ödülünü alan Ben Wallace'ın maçlarda koluna taktığı bantta yer alan ve rakiplerini tırstıran yazının kısaltılmışı: "No Fly Zone"

Hiç yorum yok: